TRT World Citizen Awards töreninde birkonuşma yapan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, TRT’nin bu projesinin her bir insanın şerefli bir varlık olduğuna inanan ve her bir bireyin değişim yaratma kabiliyetini esas alan bir iyilik hareketi olduğunu söyledi.
İsrail’in zulümleri karşısında en büyük insani direnişi bölgede görev yapan gazetecilerin sergilediğinin altını çizen Altun, “Sadece habercilik yapmadılar, şanlı bir hakikat mücadelesi verdiler ve bu uğurda 119 Filistinli gazeteci şehit oldu. Gazze’de görev yapan gazetecilerin olağanüstü ve cesur çabaları, bütün dünyada pozitif bir değişim dalgasının ortaya çıkmasına vesile oldu. Dünya kamuoyunda, Batı ülkelerinde bir vicdani muhalefet bu vesileyle baş gösterdi ve dünya kamuoylarının kendi hükümetlerine ‘Artık soykırımcıya destek vermeyin, artık soykırımcıların arkasında durmayın.’ diye haykırışlarına imkan tanıdı. Esasında İsrail’in, gazetecileri kasıtlı bir biçimde hedef almasının nedeni tam da budur, bu gazetecilerin hakikatli esaslı duruşudur.” diye konuştu.
Altun, Filistinli gazeteci Vail ed-Dahduh’a değinerek, “Görevi başındaki bir gazeteci, Vail ed-Dahduh, daha güvende olurlar umuduyla Nuseyrat Mülteci Kampı’na bıraktığı ailesini, maalesef İsrail’in o mülteci kampına düzenlediği saldırılar neticesinde kaybetti. Üstelik bu mülteci kampı, sözüm ona İsrail’in saldırmayacağını beyan ettiği bölgenin içerisinde yer alıyordu. Fakat tüm dünya biliyor ki İsrail, Dahduh gibi hakikatin peşindeki gazetecileri de bile isteye hedef alıyor, onların ailelerini de kasıtlı bir şekilde katlediyor. Biz sadece Filistin’de gazetecilerin katledilmesini konuşmuyoruz, aynı zamanda onların da kasıtlı bir şekilde hedef alınmasını konuşuyoruz. Çünkü İsrail, Gazze Şeridi’nde ayrım gözetmeksizin masumları hedef alıyor ve bunun yanında da hakikati de katletmeye, boğmaya çalışıyor.” ifadelerini kullandı.
Altun, Türkiye sınırlarında da basın-yayın dünyasındaki demokratik ve çoğulcu iklimi hala içine sindiremeyen birtakım kesimler olduğunu belirterek, dün İstanbul’da bir gazeteciye yöneltilen fiziki şiddetin hep birlikte müşahede edildiğini kaydetti.
Altun, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinin hiçbir döneminde çevresindeki ya da dünyadaki sorun ve sınamalara karşı ilgisiz kalmadığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Zira Mevlana’nın deyişiyle ‘Bizde kapılar yalnızca dışarıya değil aynı zamanda içeriye de açılır.’ Bizim insanlık tarifimizin içinde ‘diğerkamlık’ en öncelikli yere sahiptir. Bu yüzden biz, dünyanın mevcut sorunları karşısında susmamayı, insanlığımızın ve vicdanımızın bir gereği addediyoruz. Bu yüzden biz, ne kadar süreceği bilinmeyen bir fetret devrini andıran ve adaletten yoksun mevcut küresel düzenin değişmesi gerektiğini düşünüyoruz, bunu güçlü bir şekilde haykırıyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın daha iyi bir dünyaya dair vizyonunu özetleyen ‘Dünya beşten büyüktür’ manifestosu, bizim ülke olarak bu kapsamda ortaya koyduğumuz o somut, güçlü iradenin bir tecellisidir, tezahürüdür. Aslına bakarsanız ‘Başka alternatif yok.’ iddialarının, ‘tarihin sonu’ tezlerinin ıskartaya çıkması ve ‘çok kutuplu dünya’ paradigmasının konuşulmasıyla birlikte, umut fikri yeniden güncel bir hal almaya başladı.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uluslararası platformlarda dile getirdiği ‘Daha adil bir dünya mümkün.’ sözünü hatırlatan Altun, “Bu söz başkalarını da tıpkı kendimizi önemsediğimiz gibi önemsemenin, hangi yöne dönersek karşımıza çıkan krizler karşısında daha iyi çözümler üretmenin başlangıç noktasıdır. Dahası, başkaları için duyulan sınırsız sorumluluk etiğinin yansımasıdır. TRT World Citizen gibi girişimlerle biz bu irademizi, elimizdeki tüm araç ve imkanlarla güçlendirip daha ileriye ve daha somut bir düzeye taşıma noktasında yoğun bir çaba içerisindeyiz.” diye konuştu.
Altun, sadece bu gibi girişimlerle değil, uluslararası ve bölgesel ölçekte birçok siyasal ve toplumsal meselede Türkiye’nin daima insanlıktan yana olduğunu vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu:
“Geride bıraktığımız son birkaç yıl içinde görülmüştür ki Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde Türkiye, birçok insani kriz ve birçok uluslararası sorunda ya çözümün öncüsü ya da en güçlü ortaklarından biri olmuştur. Küresel salgın, Rusya-Ukrayna savaşı, düzensiz göç, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı, küresel gıda krizi gibi hususlarda attığımız adımlar, bu çerçevede zikredebileceğimiz akla gelen ilk örneklerdir. Ve bu saydığım tüm örneklerde Türkiye sadece ulusal ya da bölgesel anlamda değil, tüm dünyayı ve insanlığı doğrudan ilgilendiren hususlarda, menfaatperest kalıpların dışına çıkan son derece insani ve vicdani adımlar atmıştır. Çünkü karşı karşıya kaldığımız sorunlar ve krizler, küresel düzeyde ses getirecek daha fazla eylemde bulunmamızı gerektiriyor. İnsanlık olarak buna mecburuz. Şunu açık bir şekilde ifade etmek isterim ki biz, benmerkezci ya da Batı merkezci tanımlara uygun bir şekilde hareket edilmesini bugünün dünyasında, bu coğrafyada doğru bulmuyoruz. Biz, tüm insanlığı içine alan bir anlayışla hareket edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.”